30 Nisan 2009 Perşembe

Fırında Fesleğenli Biberiyeli Patates Kızartması

Photobucket

Photobucket

1 kg.patates
Fesleğen
Biberiye
Pulbiber
1/2 çay bardağı sıvıyağ
Tuz

Patatesler soyulur dilimlenir.Baharatlar,tuz ve yağ bir kapta karıştırılır ve patateslerle boca edilerek fırın tepsisine dizilir.200 derece fırında pişirilir...

Not:Bizim koca bebekler acele ettiği için çok fazla kızartamadım ..
Sabah kahvaltısı için kolay bir öneri..

Sarma Keşkül Tatlısı

Photobucket


1 paket dr.outker keşkül
750 ml süt
1 poşet sade kremşanti
1/2 paket iki renkli alpella pötibör bisküvi
1 tatlı kaşığı kakao
Süslemek için:
Hindistan cevizi
File Badem


Hazırlanışı;

1 paket keşkül ve süt tarife göre pişirilir.Ilındıktan sonra içerisine kremşanti tozu ilave edilir ve çırpılır.

Küçük dikdörtgen borcama her tarafına hindistan cevizi serpilir.Üzerine Hazırladığımız keşkülün yarısı dökülür.Üzerine Pötübör bisküviler yerleştirilir.Daha sonra kalan keşkül üzerine dökülür.Ve en üste kakao serpilierek buzdolabında 1-2 saat dinlendirilir.

Dinlenen karışım tepsideki 6 eşit parçaya bölünür.Ve rulo şekilde ikiye katlanarak servis edilir.Üzerine file badem serpilir.

Dondurmayı Hiç Böyle Denedinizmi?

Genellikle dondurmacılarda bu şekildede sunulur..Ve ben bayılırım dondurmayı kağı helva içinde..Dondurmanın soğukluğu ile gofret ve karemel tadında kremasıyla Kağıt helva içinde dondurma vazgeçilmezimdir..Sizde Deneyin derim :)

Photobucket

Photobucket


Photobucket

Kurabiye Hırsızı

Bir gece, kadının biri havaalanında bekliyordu.Uçağının kalkmasına daha epeyce zaman vardı. Havaalanındaki dükkandan bir kitap ve bir paket kurabiye alıp kendisine oturacak bir yer buldu. Kendisini kitabına kaptırmış olmasına rağmen, yanında oturan adamın olabildiğince cüretkar bir şekilde ararlarında duran paketten birer kurabiye aldığını fark etti; ne kadar görmezden gelse de.Bir taraftan kitabını okuyup kurabiyesini yerken, bir taraftan da gözü saatteydi...

Kurabiye hırsızı kurabiyeleri yavaş tüketirken, kadının kulağı da saat tiktaklarındaydı; ama tiktaklar sinirlenmesini yine de engellemiyordu. Kendi kendine düşünüyordu; Kibar bir insan olmasaydım, şu adamın gözünü morartırdım! Her kurabiyeye uzandığında, adam da elini uzatıyordu. Sonunda pakette tek bir kurabiye kalınca, Bakalım şimdi ne yapacak? dedi kendi kendine.Adam yüzünden asabi bir gülümsemeyle son kurabiyeye uzandı ve kurabiyeyi ikiye böldü. Kadın kurabiyeyi adamın elinden kapar gibi aldı ve, Aman Tanrım, ne cüretkar ve ne kaba adam; üstelik bir teşekkür bile etmiyor! diye düşündü...

Hayatında bu kadar sinirlendiğini anımsamıyordu. Uçağın kalkacağı anons edilince, derin bir nefes aldı ve rahatladı. Eşyalarını topladı ve çıkış kapısına yürüdü. Kurabiye hırsızına dönüp bakmadı bile...

Uçağa bindi ve rahat koltuğuna oturdu. Daha sonra kitabını almak üzere çantasına uzandı. Birden gözleri şaşkınlıkla açıldı. Gözlerinin önünde bir paket kurabiye duruyordu! Çaresizlik içinde inledi;Bunlar benim kurabiyelimse eğer; ötekiler de onundu ve benimle her bir kurabiyesini paylaştı! Üzüntüyle, özür dilemek için çok geç kaldığını anladı.Kaba ve cüretkar olan kurabiye hırsızı kendisiydi...

Bahar

BAHAR;

Sen ki en cilvelisisin mevsimlerin,afrodizyakların en etkilisi,sevdanın suç ortağısın.
Yapma bunu bana!..
Bahar, yalvarırım çek git işine!..
Salma üstüme çiçeklerini, aklımı çelme!..
Her sabah çimenlerin çiyden ürpererek uyanıyor bahçemde;sonra güneşle oynaşıp tütsülenmiş gibi buğulanıyor.
Ne zaman sokağa çıksam badem ağaçları salkım saçak çiçek...
Kavaklar kıpır kıpır, ıslık ıslığa meltem...
Kırda dayanılmaz bir kekik kokusu,toprakta türlü çeşit börtü böcek...
Yapma bunu bana bahar,
Böyle üstüme gelme!..
Zaten damarlarıma zor zaptediyorum kanımı...
Çoktan cemreler düşmüş beynime, yüreğime...
Kalbimin buzları erimiş.
Göğüs kafesimde ne idüğü belirsiz bir kıpırtıyla geziyorum nicedir...bir de sen çıldırtma beni...
Krizdeyim ben... Tembelliğin sırası değil, uyamam sana...
Al git serçelerini sabahlarımdan, çağlalarına, kokularına hakim ol.
Meltemlerine söyle, deli gibi ıslık çalıp sokağa çağırmasınlar beni...
Bulutların üşüşmesin başıma...
Girme kanıma benim... yoldan çıkarma!..
Sen ki en cilvelisisin mevsimlerin, afrodizyakların en etkilisi,
Sevdanın suç ortağısın.
Kıyma bana!..
Biliyorum çünkü, yine kandırıp yeşillendireceksin aşka; gövdemiazdırıp sonra birden çekip gideceksin.
Tam kanım kaynamışken sana, toplayıp allarını morlarını, beni birkuraklığın ortasında terk edeceksin...
O iple çektiğim ışığın, dayanılmaz olacak o zaman...
Ne o delişmen sabahlar kalacak, ne günaha çağıran çapkın eteklerin
uçuştuğu günbatımları...
Tembel kuşların şakımaktan bitap, ebruli çiçeklerin kokmaktan...
Buselerin nemi kuruyacak çöl rüzgârlarında...
Yeşerttiğin çiçekler, yürekler solacak;damar damar çatlayacak ruhumuz...
Hayat, bir ezik otlar diyarına dönüşecek yeniden...Yüreğim viraneye...
Her bahar sarhoşluğu gibi, geçecek bu sonuncusu da...
Ebedi bahar, bir başka bahara kalacak.
İyisi mi, hiç azdırma ruhumu bahar...
İş açma başıma...
Git işine!
Yoldan çıkarma beni!...

Can DÜNDAR

Bir Bardak Süt...

Howard ,yoksul bir ailenin çocuğuydu ve okul giderlerini karşılamak için kapı kapı dolaşarak eşyalar satıyordu.O gün hiçbir şey satamamıştı, karnı da çok açtı.Bundan sonra çalacağı ilk kapıdan yiyecek bir şeyler istemeye karar verdi.Kapıyı açan sevimli genç bayanı görünce utandı...

Yiyecek bir şeyler yerine : Affedersiniz, bir bardak su rica edebilir miyim? diyebildi yalnızca...

Genç bayan çocuğun aç olabileceğini düşünerek kocaman bir bardak süt getirdi ona.Çocuk sütü yavaş yavaş içine sindirerek içtikten sonra Çok teşekkür ederim ,borcum ne kadar?diye sordu genç bayana.

Genç bayan: Borcunuz yok diyerek yüzünde sıcak bir gülümsemeyle devam etti.: Annem, gösterdiğimiz şefkat ve nezaket karşılığı olarak asla bir bedel ödenmesini beklememizi öğretti bize. dedi...

Çocuk: O halde çok teşekkürler, yürekten teşekkür ederim size. dedi. Howart Kelly evin önünden ayrıldığı zaman kendisini yalnızca bedensel olarak değil , ruhsal olarak da güçlü hissediyordu...

Yıllar sonra genç bayan çok ender rastlanan bir hastalığa yakalanmıştı.Yöredeki doktorlar çaresiz kalınca hastalığıyla ilgili araştırmalar yapılması için onu büyük bir kente gönderdiler.Dr. kelly kosültasyon yapması için çağrıldığı hastanın hangi kasabadan geldiğini duyunca heyecanlandı.Artık genç olmasa da yıllar önce kendisine sevgiyle yaklaşan bayanı ilk gördüğü anda tanımıştı ve onun yaşamını kurtarmak için elinden geleni yaptı.Uzun süren tedaviden sonra bayan sağlığına kavuştu.Dr. Kelly denetlemesi için önüne getirilen faturaya şöyle bir baktı ve üstüne bir şeyler yazarak zarfın içine koyup hasta bayanın odasına gönderdi.Kadın elleri titreyerek aldı zarfı eline.Açmaya korkuyordu.Hastane faturasını asla ödeyemeyeceğini ve geri kalan yaşamı boyunca bu faturayı ödemek için çalışacağını biliyordu.Sonunda zarfı açtı ve faturaya iliştirilmiş bir not dikkatini çekti...

Kağıtta şunlar yazılıydı:Hastahane giderlerinin tamamı bir bardak süt karşılığı ödenmiştir.

28 Nisan 2009 Salı

Macro Çekimlerim

Pazar günü Eşim Ve Kızımla birlikte gezerken bu çiçekleri çekmeden duramadım..Bizim buralar yaz olunca bir başka olur,her yer lale ve çiçek açar,Ağaçlar Çiçeklenir,yeşillenir,Denizi ve topragı mis gibi kokar..Kendini tatil köyünde hissedersin bir an sahile inince..Bu yüzden Sarıyer'den Bebeğe kadar Anlaşılmaz bir bağ vardır aramızda..İnşallah Beğenirsiniz..

Photobucket
Photobucket
Photobucket
Photobucket
Photobucket
Photobucket
Photobucket

Photobucket
Photobucket

Photobucket


Photobucket

27 Nisan 2009 Pazartesi

Tırtıl Kurabiye

Photobucket

Photobucket

Photobucket

Photobucket
Misafirlerim İçin Kısa Bir Hazırlık...Alalacele yaptığım yiyecekler.. Arkadaşlarlarımla paylaştığım tatlı anlar :)

Tırtıl Kurabiye

Malzemeler;

125 gr.margarin
1 çay bardağı sıvıyağ
3/2 su bardağı pudra şekeri
Alabildiği kadar un (3 bardak ortalama,çok sert hamur olmayacak)
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu

Süslemek İçin;

Pudra Şekeri

Hazırlanışı;

Tüm malzemeler yoğurulur.Fotografta gösterdiğim sıkma ucu ile belli aralıklarda tepsiye sıkılır.170 derece fırında 20-25 dk.pişirilir.Pudra Şekeri İle Süslenerek Servis Yapılır..


Photobucket
Patates Pizzası
Photobucket
Çikolata Parçalı Cappucino Soslu Kek
Photobucket

Peynirli Sigara Böreği

Photobucket

25 Nisan 2009 Cumartesi

24 Nisan 2009 Cuma

Kısa Bir Mola..

Ufak bir rahatsızlık geçirdik kızım ve ben..

Bende aşırı mide bulantısı ve kusma nedeniyle hastaneyi bir gece yarısı ziyaret ettik..Kan tahlilleri derken sanırım bir nedenle enfeksiyon kapmışız..(O gün çilek yemiştik biz ona bağlıyoruz aşırı ilaçlı olabilir)
Derken bana serum verildi..Eşim sağolsun hiç yanımdan ayrılmadı..Her kahrımı çekti..Annemde kızıma baktı..

Kızım ise aşırı derece tam 1 hafta süren ishaldi..İştahsızdı..

Velhasıl ikimizede bir antibiyotik tedavisi verildi..Şükür şimdi iyiyiz..

Bu nedenle biraz ara verdim..

Hastalığım boyunca arayan soran ziyaretime gelen beni merak eden herkese burdan teşekkürlerimi sunuyorum..

Ama Öncelikle Canım Annem'e Babama Kardeşlerime,Tüm Aileye Ve En Çokta Eşim'e.. :)

İyiki Varsınız...

Bitmedi...Şükür Şimdi İyiyiz..

Durmak yok Yola Devam :) İlk fırsatta yeni tarifler ve fotograf arşivim gelecek :=)

Sevgiler Hepinize..

20 Nisan 2009 Pazartesi

Yaşayalım Ki..

Seninle yaşlanmak istiyorum. Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyım istiyorum. Benim olduğu kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.

Yaşayalım kı, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip, içip, arkadaşlarınla eve gelmelisin. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi..

Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim. Güzel günlerimizi, evimizde, bır şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız. Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek... Böylece yaşamalıyız işte.


Sonra çocuğumuz olmalı, düşünsene, senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın. Ve ben söylenerek sıranı almalıyım. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.

Zaman su gibi akıp giderken, herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden. Mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar ya da gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehırden.

Kavgasız, her sabah gürültüyle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip, benden kahve istemelisin. Çocuklar gelmeli zıyaretimize, geçmışteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız...

Ben, \"Bey\" demeliyim sana, sende \"Hanım\".

Öyle sevmelisin ki beni, bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde. Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde, birbirimizi sevmenin gururu olmalı \"herşeyde\".



Can Yücel

SAKIZLI MUHALLEBİLİ PASTA

Photobucket

Photobucket


Malzemeler;

1 paket sakızlı muhallebi
1 poşet kremşanti
500 ml süt
1 paket Alpella içi kakaolu dışı sade pötübör bisküvi

HAZIRLANIŞI;

500 ML SÜT İLE SAKIZLI MUHALLEBİ PİŞİRİLİR.SOĞUMAYA YAKIN KREMŞANTİ MUHALLEBİYE İLAVE EDİLİR.VE ÇIRPILIR..DAHA SONRAKİ YAPIM AŞAMALARI ANLATIMI İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKE TIKLAYIN


http://degisiktatlar.blogspot.com/2009/04/cikolatal-piramit-ucgen-pasta.html

Kabak Mücver

Photobucket

Malzemeler;

3 adet kabak
2 yumurta
1/2 demet maydanoz
1/2 demet dereotu
2 adet taze soğan
1 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı karabiber
1 tatlı kaşığı pulbiber
100 gr.beyaz peynir yada lor peyniri
3 yemek kaşığı un
1 çay kaşığı ucu ile karbonat

Kızartmak için;

Zeytinyağı

Hazırlanışı;

Kabaklar rendelenir.Suyu Sıkılır.Ve kıyılmış taze soğan,maydanoz,dereotu,yumurta,un tuz ve baharatlar ilave edilir.İyice karıştırılan mücver karışımı yağlanmış yapışmaz teflon tavada arkalı önlü kızartılır.Afiyet Olsun..

Photobucket

16 Nisan 2009 Perşembe

Ya Siz Bu Kadar Sevebilirmiydiniz ?

http://mutfaktakeyiflizamanlar.blogspot.com/ Canım Arkadaşım bana iadeyi ziyaret ödülü vermiş..Bu ödülümü Tüm bloggerli arkadaşlarımla paylaşıyorum bu sefer..
Şimdi duygusal bir hikaye ile Devam Edelim..Ve yazıyı okuduktan sonra kendimize soralım..

Acaba ben bu kadar severmiydim ? yada Seviyormuyum ? Buyrun Okuyun..


Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez… Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra,bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için,hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler.Gençtiler, çok genç...

Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başardılar. İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında... Sırf birbirlerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra... Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu... Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular...

Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onların ki...

Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü...Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağmen çocuk sahibi olmayınca, 'bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek, bencillik olur' diyerek devam ettiler hayatlarına.Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler... 'Senin için ölürüm' derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adam da 'Hayır, ben senin için ölürüm' diye yanıt verirdi hep... Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, 'Bir tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak....'Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu,'Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın unutma' Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi ya zaten.... Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler...

Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı.Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde 'satılık' levhası asılı olan. 'Ne dersin, bu evi alalım mı?' dedi adama.'Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı...' 'Sen istersin de ben hiç hayır diyebilir miyim?' diye yanıt verdi adam. 'Amerika'daki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artık....' Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu, adam Amerika'ya giderken. Her gün , her saat konuştular telefonla. Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında...

Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: 'Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut...' Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardı adama, 'Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat' diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği... Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken, 'Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım' diye sözünü kesti arkadaşı. 'O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyor her öğlen. Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya...'Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları' diye bağırdı kadın. Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı.... Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını gördü adamın... Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi.İnkâr etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında…Ve bavulunu alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken, 'son bir kez kucaklamak isterim seni' diyecek oldu ama kadın, 'defol' dedi nefretle... İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikâyesinin böyle son bulmasına kimse inanamadı. .

Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın.Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika'ya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin alması için dua ediyordu. Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile, kadının derdine çare olamamıştı...

Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı.Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. 'Sen, buraya ne yüzle geliyorsun' diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı.'Lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor.' dedi genç kadın.Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı: 'Hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü. Geçen yıl Amerika'daki kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir senelik ömrü kaldığını. Buna dayanamayacağını, hep söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu. Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine de haber vermedi. Birlikte Amerika'ya yerleştiğimiz yalanını yaydı. Oysa ilk karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış, bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim Sana bu kutuyu vermemi istedi.'Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını biliyordu kadın…

Hemen oracıkta ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kâğıt duruyordu kutuda. İlk kâğıtta, 'Lütfen bütün notları sırayla oku bir tanem' diyordu... Sırayla okudu; 'Seni çok sevdim', 'Seni sevmekten hiç vazgeçmedim', 'Senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini bilirdim.' 'Fakat benim için ölmeni istemedim' 'Şimdi bana söz vermeni istiyorum.' 'Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı?'son kâğıdı eline alırken, kutuda bir anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son kâğıtta şunlar yazılıydı: 'Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım.Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım....''